Kur’ân’a hareke ve noktalama işaretleri ne zaman konuluyor?
Kaynakların bildirdiğine göre yazı, Mekke’ye ilk olarak Peygamber Efendimiz’in, yaşça kendisinden biraz daha büyük olan muasırları zamanında girmiştir.
İslâm zuhûr ettiği zaman ise Mekke’de okur-yazar sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Yazıda harflere nokta koyulmuyordu.
Dolayısıyla Hz. Osman zamanında yazılan mushaflara da noktalama işaretleri konulmamıştı.
Nokta ve harekelere ihtiyaç duymayan Arapların selîm tabiatlarına itimat ediliyordu.
Ancak daha sonra İslam’ın geniş bir alana yayılması ve Arap olmayan çeşitli milletlerin de Müslümanlığa girmesiyle, dilde bazı bozulmalar oldu ve diğer insanların okuma hususunda çeşitli yanlışlıklara düştükleri görüldü.
Bunun üzerine Mushaf’ın okunmasını kolaylaştıracak olan noktalama ve harekeleme işine önem verildi.
Mushaf’ın noktalanması, ilk önce hicri 65 yıllarında Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervân (V. 86/705) zamanında ciddi bir ihtiyaçla başlamıştır.
Başlangıçta harekenin yerini tutmak üzere noktalama işaretleri kullanılmıştır.
Fetha yerine harfin üstüne bir nokta, kesre yerine harfin altına bir nokta, zamme yerine harfin önüne bir nokta, sükûn yerine de iki nokta konuluyordu.
Noktalama icraatinin ilk olarak Ebu’l-Esved ed-Düelî (v. 69/688), Hasan Basrî (v. 110/728), Nasr b. Âsım (v. 89/707) veya Yahya b. Ya’mûr tarafından yapıldığı bildirilse de, doğru olan;
Ebu’l-Esved’in başlamış olup diğerlerinin ise bu sistemin geliştirilmesinde önemli rollerinin olmasıdır.
Zaten Nasr ile Yahya Ebu’l-Esved’in talebeleri olup Abdu’l-Melik’in isteği üzerine Haccac tarafından bu işle görevlendirilmişlerdi.
Daha sonra yine Abdulmelik (v. 86/705) döneminde şekil itibariyle birbirine benzerlik gösteren harfleri ayırt etmek için noktalamaya ihtiyaç duyuldu.
Bu ayırım için de nokta kullanılınca, bu defa hareke maksadıyla konulan sistemle çakıştı.
Bunun için daha önceki noktalama işi için ayrı, harekeleme için kullanılan noktalama için de ayrı renkteki mürekkepler kullanıldı.
Bir süre sonra da harekeleme işinde, şu anda bildiğimiz işaretler kullanılır oldu.
Hicri üçüncü asırdan sonra Mushaf’ın yazısı daha da iyileştirilip güzelleştirildi.
İnsanları, sûrelerin isimlerini ve âyetlerin sayısını, âyet başlarını belirten işaretleri;
durulması lazım olan için mim, durulması yasak olan için lamelif, durmakla geçmek eşit ve câiz olan için cim… gibi işaretler geliştirdiler.
Başlangıçta pek çok kimse Mushaf’a herhangi bir şeyi karıştırmamak için, nokta ve harekeyi uygun görmemişti.
Ancak zamanın ilerlemesiyle, bu hareketin zarureti ortaya çıkmış oldu. Ve bu icraat gayet normal karşılandı.