Kur’an-ı Kerim, Müslüman bir ailenin evinde en değerli miraslardan biridir.

Her anne baba, evladının bu yüce kitabı öğrenmesini, okumasını ve hayatına tatbik etmesini arzu eder.

Fakat çoğu zaman şu soruyla karşı karşıya kalırız: “Çocuğum neden Kur’an öğrenmek istemiyor?” Bu sorunun cevabı, yalnızca çocuğun isteğinde değil; çevresel, duygusal ve pedagojik birçok etkende saklıdır.

1. Çevre Faktörü: Ortam, İlgi ve Aşkın Kaynağıdır

Bir ağacın meyve verebilmesi için uygun toprak, yeterli güneş ve suya ihtiyacı vardır.

Aynı şekilde, bir çocuğun da içten gelen bir ilgi ve şevk duyarak Kur’an öğrenebilmesi için uygun bir çevreye ihtiyacı vardır.

Çevresinde Kur’an okuyan, onu güzelce yaşayan örnek insanlar bulunan bir çocuk, Kur’an’a karşı doğal bir yakınlık hisseder.

Bu nedenle, evde Kur’an’ın sesinin duyulması, ailecek yapılan kısa okumalar, cami ve kurs ortamlarındaki sıcaklık gibi etkenler, çocuğun gönlünde Kur’an’a karşı sevgi tohumları eker.

Kur’an öğrenme isteği, çoğu zaman maruz kalınan atmosferle doğrudan ilişkilidir. Unutulmamalıdır ki çocuk, gördüğünü yaşar, duyduğunu öğrenir, hissettiğini sever.

2. Tepkisel Öğrenme: Zorlamanın Öğrenme Üzerindeki Etkisi

İnsan doğası gereği tepkiseldir. Kendisine baskı uygulandığında, en doğru ve faydalı şeyi bile reddedebilir.

Bu durum çocuklar için çok daha belirgindir. Birçok aile, Kur’an öğreniminin önemine yürekten inandığı için bu konuda farkında olmadan çocuklarına baskı yapar.

Ancak bu baskı, çoğu zaman geri teper. “Mutlaka oku, ezberle, derse hazırlan!” gibi emir cümleleri, çocukta Kur’an’a karşı negatif bir algı oluşturabilir.

Bu noktada ebeveynler, Kur’an’ı bir görevden ziyade bir nimet olarak sunmalı; zorunluluktan çok bir sevgi ilişkisi üzerinden çocuğa yaklaşmalıdır.

Zira öğrenmenin kalıcı olması için kalbin devreye girmesi gerekir. Kalbi açan ise zorla değil, güzel muameleyle yaklaşan bir tavırdır.

3. Kur’an Sevgisi Nasıl Aşılanmalı?

Örnek olun: Evde düzenli Kur’an okuyan bir ebeveyn, sözden çok daha etkili bir mesaj verir.

Sevgi ve takdir temelli yaklaşın: Küçük bir ayeti ezberleyen ya da birkaç satır okuyan çocuğa büyük bir başarı elde etmiş gibi davranmak, onu yüreklendirir.

Zaman tanıyın: Her çocuğun öğrenme süreci farklıdır. Bazısı hızlı kavrar, bazısı yavaş ama kalıcı öğrenir.

Alternatif yollar kullanın:Ezber yarışmaları, sesli Kur’an dinletileri, güzel okuyuş videoları gibi araçlar, öğrenmeyi eğlenceli hale getirir. Duygusal iletişimi koparmayın: “Seninle gurur duyuyorum, birlikte öğrenelim mi?” gibi ifadeler, çocuğun duygusal bağ kurmasına vesile olur.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek, sadece teknik bir eğitim değil, aynı zamanda kalbi ve ruhi bir süreçtir.

Bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için çocuğun içinde bulunduğu ortam kadar, ona yaklaşım şekli de belirleyici rol oynar.

Zorlama yerine ilgi; baskı yerine anlayış; emir yerine davet dili kullanıldığında, çocuklarımız Kur’an’ı sadece okumakla kalmaz, onu sevmeye de başlar. Ve sevgiyle yapılan her iş, kalpte kök salar, hayat boyu devam eder.